Yavuz Balkan’ın Söyleyemedikleri – Aforoz

Published by Barış Parlan on

Düşünmek güzel bir eylemdir, doğru fikirlerin düşünürü olmak ise çok zorundan bir zanaattir. Ancak sadece düşünür olmak yeterli değildir, zira doğru ifade edilemeyen düşünce, yanlış anlaşılmalara sebep olur. Diyalog kurduğunu sanmak, yargılanmadan asılmaktır. Geçmişten feyz alarak konuyu Avukat Yavuz Balkan’ın dilekçesine getireceğim…

Geçmişi Unutmamalı

Bundan birkaç yıl önce, manken Aysun Kayacı “Dağdaki çobanın oyu ile benim oyum eşit mi?” şeklinde soru sorarak, çok muazzam bir nüfus oranının aklına gelmeyen düşüncesini dile getirmiş, ancak doğru ifade edemediğinden toplum tarafından tabiri caiz ise aforoz edilmişti. Asanı, keseni birleşip mankenliğinden beyinsizliğine geçiş yaparak ezmişti. Ve aslında bu ana-akım medya yönlendirmeli (yönetimli) toplu öfke ayini, Türkiye’nin Demokrasi ile imtihanından nasıl da sınıfta kaldığının göstergesi olmuştur. Zira Aysun Kayacı doğru bir düşünce ifade etmekteydi; zeki insan nüfusa orantılandığında azdır, ülke yöneticisi seçmek bilgi, birikim, analiz ve deneyim gerektirmektedir. Böyle bir seçim konusunda etken rol oynayacak kişilerin en azından bu kelimelerin anlamını bilmesi gerekmez midir? Hayır, demokrasi, belirli bir kültür seviyesinin altına inildiğinde Monarşidir. Aysun bunu düşünebilmiş, ifade edememiştir. Türkiye, önce Aysun’u aforoz etmiş, sonrada o monarşiyi benimsemiş çobanların ve koyunların oyları ile yönetilmeye devam etmiştir…

Ve son zamanlarda aynı aforoz cezası, ana-akım medya yönlendirmesi ile bir avukata kesilmektedir. Avukat Yavuz Balkan, TBMM’ye dilekçe vererek kadına yönelik şiddetin ve cinsel saldırıların önlenebilmesi için bekâr erkeklere cinsel ihtiyaçlarını karşılamak üzere ödenek ayrılmasını, haftalık olarak en fazla 75 TL verilmesini önermiş. Temelleri çok kritik olan bir düşünceyi, ne yazık ki yanlış bir biçimde ve yanlış bir kitleye ifade etmeye çalışmıştır.

Öncelikli olarak sosyal medyadan pek çok tepki toplamış bu cümlenin savunmasını ve doğru biçimde ifadesini, sosyal medya üzerinden gelen tepkilere cevaplar vererek yapmayı kendimce gerekli buldum. Maksat insanların düşünce yapılarını kopmle değiştirme umudu değil, sadece tablonun bir de şöyle bir yüzü var anımsatması yapmak. Dilerim yazının bu noktasına kadarki kısmını idrak ederek okuyan insanlar, çerçevelerini biraz genişletmek ve anlamak çabası ile okumaya devam ederler.

Avukat Yavuz Balkan ne demek istedi?

Bu önerge sayesinde kadının değeri 75 TL mi diye soranlar var ki konu ikiye ayrılıyor, “kadının bedeni”, ve “75 TL”. İnsanın kendi bedenini (yani fuhuş) pazarlaması, resmi kayıtlara göre tarihin en eski ve en yaygın mesleği, günümüz ekonomik sisteminde pek çok ilişki bu temel üzerine kurulu ki sosyologlar daha iyi bilir, pek çok meslek ve evlilik bu konseptin sadece “biraz daha kabullenilir” halinden farklı değil, ama biz insanlar komik canlılarız işte, “bok değil kaka” olunca kabullenmesi kolay oluyor. Ruhunu satanın bedenini satandan daha fazla saygı gördüğü dünyanın bireylerine hitaben, bari bedenini satanları bırakın da, fiyatın miktarını bedenin sahibi belirlesin, bedenleri sahiplerinden başkaları pazarlamasın, üzerinden para kazanmasın. Bu savaşı da sadece kadınlar vermesin, erkekler de böyle bir mesleği icra ediyor.

Şiddet / öfke, toplumdaki erkeklerin stresinin ve elbette eğitimsizliklerinin bir sonucu. Bu olayların kaynak etkenleri dallara ayrılsa da, toplumsal olarak “ahlâk” konseptine sırtımızı dayamışlığımızın getirisi, tatmin olmayan aşırı bastırılmış cinsellik göz ardı edilemeyecek bir madde olarak karşımıza çıkar. “Siz insanları rahat bırakın, onlar sevişmenin yolunu bulur” demek isterdim, zira Türkiye öyle bir ülke ki, hemen hemen her sinema filminde yasak aşk, sevişmek isteyen ama toplum / aile / çevre baskısından birlikte yaşayamayan insanlar konu olmaktadır, ülkenin cumhurbaşkanı “kızlı erkekli öğrenci evlerini” hedef göstermektedir. Bastırılmışlığın boyutlarını ifade etmek mümkün değildir.

Bir diğer önemli etken ise elbette ekonomik yetersizliktir. Ekonomik olarak insanlar açken, cinselliğe bütçe ayrımı teklifi basitçe komikliktir, ancak doğru bir saptamaya ışık tutmaktadır. Asgari geçim sınırının 3 bin 867 TL olarak açıklandığı bir ülkede asgari ücret 949 TL olursa, 75 TL söz konusu kişinin talep edilen cinsel aktivite sonrası yakacağı orgazm sigarasına bile yetmez.

Özette Avukat Yavuz Balkan doğru bir saptama yapmıştır: İnsanlar Aç. Sevişmeye, mutluluğa, yemeğe bile aç haldedirler. Ancak TBMM’ye talep yanlıştır, oradakiler aç değiller, ve hatta onlar bu açlıkların esas kaynağıdır. Ülkedeki yönetim sistemi, Korku sistemidir, öyle kolay basit bir formda da değil, insanlar birbirlerinden korkmaktadır en başta, güvensizlik öyle bir had safhadadır ki, çaresizlik insanı yalnızlığa sürükler. Bu sistem mevcuttur, yaşanmaktadır, kaçınılmazdır. İnsanlar korku ile güdülmektedir, zira iktidara gelenler çobanlardır. Baskı altında ve korku ile yönetilmek üzerine kurulmuş bu sistemin bireyleri, önce korkmamayı öğrenmeli, korkusuz olmak uğruna bir savaş vermelidir. Bir avukat’a saldırıp uğruna milyon tweet atıp birkaç dakika bile “bu adam neden böyle bir şey yapmıştır” diye sormamak, korku güdülmüş toplum en ilkel tepkisidir işte…

Twitter’lı Aforozculara

Öncelikle twitter’da yapılan “Yavuz Balkan” aramsı sonucu çıkan tweet’lerden bir kısmını şu linke tıklayarak okuyabilirsiniz, zira konunun “algılanış” biçimini idrak etmeniz için güzel bir özet olarak durmakta: Yavuz Balkan – Twitter

* Birilerinin sevişmesi için vergi verme fikrinden midesi bulanandan, “Koca eşine tecavüz edemeyince dövüyor” neden-sonuç ilişkisini kuranına nice Twitter kullanıcıları varmış, bilmelerini isterim ki vergilerimizle nice Bilal’ler doğdu büyüdü, nice polisler gençleri öldürdü gömdü, halen vergilerimizle binlerce insan bir ömür geçiriyor da icraat olarak “oral seks orucu bozar mı” sorusuna cevap veriyor… Aile içi şiddet, çocuk yaşta evlilik, öğretmenlere ödenek ayrılmaması ve atanmamaları gibi konular, kendi başlarına problemdir. Bu problemlerin “önem / öncelik sırası” yoktur, hepsi toplum olarak bizim sıçtığımız boktur, bu çerçeveden bakarsanız eğer, bir yerlerde olacak olan bir değişiklik, diğerlerini de daha çözülebilir hale getirebilmektedir…


Barış Parlan

I'm an earthling named Barış Parlan. Natural born curious and critical which evolved into a nerd digital storyteller. Ph.D. candidate of remix theory within digital humanities. Technology consultant, graphic designer, VJ (visual-jockey), artist. #science #futurism #cyberpunk #criticaltheory #anarchy

1 Comment

SystemErrorHe1MaNiaC (@thekul0) · 2016-10-02 at 02:40

kömürleşmiş insanlar ve yaşamlar arasında elmas misali parlayan insanlara rastlamak paha biçilemez Selam ola Dost

Leave a Reply

Avatar placeholder

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Yavuz Balkan’ın Söyleyemedikleri – Aforoz

Okuma süresi: 4 min
1