Mektup

Published by Barış Parlan on

Aylardır yağmur yağmıyor,
umudumu yitirdim anlayacağın.
Sık sık düşemiyorum yollara
Yasak
Tek yapabildiğim, yıldızlarla
kaymaca oynamak. Onlar çok.
Ben tek.

Bağzı zaman oluyor ki yoruluyorum,
duruyorum. Su içmek iyi geliyor.
Bugün bir arıyla konuşurken
yakalandım. Rahatım ama,
arı kaçmayı başardı.

Burda asfalt çok pis, toprak
yolları özledim. Yağmur yağsa
asfalt temizlenecek, ama yağmıyor.

Geçen sabah sokak lambalarını
söndürüyordum, bi baktım bir
tanesi ben gelmeden sönmüş. Yani
sabaha kavuiamamış zavallıcık,
ölmüş. Direğinin dibine oturup,
ağladım. Çok uzun boylu, caddede
sasygın bir sokak lambasıydı.
Tanışsaydın ondan korkmazdın,
emin ol.

Yeni bir hobi edindim, nefes almak.
Her aldığımda bir geri vermezsem
rüzgâr üzülür dediler, onu üzmeyeceğime
söz verdim. Ama, bu oyundanda
sıkılıcam gibime geliyor.

Yağmuru özledim, ama seni
daha çok.

Ama ikinizide aynı seviyorum.
İkinizde, dönün artık…


Barış Parlan

I'm an earthling named Barış Parlan. Natural born curious and critical which evolved into a nerd digital storyteller. Ph.D. candidate of remix theory within digital humanities. Technology consultant, graphic designer, VJ (visual-jockey), artist. #science #futurism #cyberpunk #criticaltheory #anarchy

22 Comments

k.kadın · 2008-09-16 at 22:39

Yıldızlardan şemsiye çiziyordu şizofren adam..O kadar özendim ki..

Siyah · 2008-09-17 at 16:06

Kıskan…
Her ne kadar şizofren olsa da o adam… Artık dönse diyorum ama dinlemiyor galiba, ama haber aldım bir kaç gün batımı daha sayacakmışım, sonra fırtına sağanak ağlayacakmış gök yüzü… Sevindim. Bir de sağanak gelse su…

Jola · 2008-09-25 at 10:06

favourites e ekledim bu blogu. bu şiiri de eve giderken bir daha okuyacaım. tebrik ederim. çok uzun zamandır beni etkileyen nadir şiirlerin arasında şimdi. mersi 🙂

SIYAH · 2008-09-26 at 14:25

Ego tatmin edici olan ama bunu alttan alttan yapan mesajından dolayı teşekkür ederim, şizofren olduğu tartışma, derecesi açık arttırma olan bir çocuğun hasret duyduğu ve yaşmına bağlanma sebebi olan iki ana ögeye duyulan hasret, belki de elimden ancak bu kadar basit anlatılırdı. hasretlerden biri bitti, diğeri halen sürmekte… (ek bilgi…)

favori olarak benimsemen esas mutluluk kaynağım, bu ego tatmin edici değil, çünki esas anlamı beni anlayan – en azından yazdıklarımı anlayan birisinin daha düşünce paylaşımı çemberinde bulunması gerçeği… dilerim daha sık görüşürüz… varsa yazdıkların, paylaş lütfen…

Jola · 2008-09-26 at 16:27

konu basit gibi görünebilir ama anlatım gayet derin ve değerli bana göre. diğer yazılarını da okumaya başladım. hasret mutsuzluk mudur, mutluluk mudur, ya da son noktası şizofreni midir, ya da öyleyse ne götürür? ama “mektup” u getirmiş.
ben yazmıorum, karalıorum.
teşekkür ederim.

mi_atze · 2008-09-28 at 18:22

bizi özleyen yok zaten hıh…
P.S.:”…dedim” diye diretmelerden hoşanmadımı bilirsin tıklıcam ama tek nedeni başka yol olmayışı… sen onu gene 😉 ile bitir. demedim ben bişi maksat mualefetlik olsun:P

Siyah · 2008-09-29 at 11:19

Jola, yazdıklarına eklemek ve açıklamak istediğim pek çok şey birikti, öte yandan durumum tek kelimeyi bile riskli kılmakta. Yinede alıyorum riski ve söylüyorum ki babam kıbrısın ilk Grafologlarından… daha çok şeyi içtenlikle paylaşmak üzere…

Siyah · 2008-09-29 at 11:20

O Hasret tutku ve özlemden çok daha derin bir isteği belirtiyor Mi, bilincin bile kontrol edemediği bir saplantısal bağlılığı… ve bunun tümüyle saf ifadesini… Öyle bir bağlılığı bizler ancak doğaya karşı hissedebilriz gibime geliyor.

Jola · 2008-09-30 at 15:08

yazışalım, insanın düşüncelerinin bu kadar paralel gittiği yazılarla karşılaşması rahatlatıcı bir çekim. hem biz grafoloji blogum sebebiyle tanışmıştık ve yazıştık. ben saklıorum yazılarını. hem kelimeler rahatlatır, çağrıştırır, çözer … 🙂

Siyah · 2008-09-30 at 18:21

Karalayarak ifade etmek benim de yetilerim arasında gezinmekte, öte yandan grafoloji blogunu ne anımsıyorum ne de tekrar bulabildim. Web sitende ise büyük eksiklikler var, düzeltilmesi için yardım edebilecek uygun dönemde değilim, ancak gelecekte belki…

mi · 2008-10-04 at 23:45

ne doğası ulan ben olmuşum doğa… aaa ama 🙁 doğa değilim diye özlenmiyim mie

Siyah · 2008-10-05 at 10:24

Doğa anam benim,
biliosun özlendiğini, ne kadar olduğunuda (:
kilolarca elma gibi….

Jola · 2008-10-15 at 10:38

web sayfamı düzeltme isteğin için teşekkür ederim. ben de şu aralar vapurda eve gidip gelirken senin yazılarını okuyup bitirmeye çalışıorum. ben de çoook yorgunum bu aralar, ama senin yazıların iyi geliyor. 🙂 uzun zamandır okunacak iyi birşeyler bulamıyordum… teşekkürler

mi · 2008-10-19 at 13:54

bende seni özledim eşolusu… en çokta beni kucaana alıp koşmanı bide seni konserde tutup elinden merdivenlerden uçurmayı hah bide suratına çikolatalı dondurma yapıştırıp sonra onu kafamda hissetmeyi… sefiom seni eşek öptüm koçiman mujka… ayrıca bence bu jola sana yazıo… ve nedense onu hiç sevmedim… alırım anahtarını jola…

Siyah · 2008-10-19 at 15:52

Mi, Kıskanmışsın diyeceğim, kızacaksın. Ama sen gerçeklere de kızan bir insansın… Geçmiş gerçekten güzeldi, anımsamak – anmak güzel, özlemek, geçmişteki yaşanılanları bir miktar olsa da, o “özlem” dediğimiz daha çok kişinin varlığını değil midir?

Jola’ya dair yazdıkların, çok ayıp…
O evli birisi…
Anahtarcı olursun sonra mi…

Sen değerlisin, bir tutma kimseyle kendini, ama yargılama da hayatımdaki kimseyi…

Siyah · 2008-10-19 at 15:55

Jola, yazılarımın kitap gibi okunduğunu duymak pek güzel, içimde hepsini bir araya getirip, bir düzene sokup kağıda dökme isteği zati vardı… Bir kitaplık adammıyım diye düşünüyorum sıklıkla, ışık oluyor sözlerin…

gerçekten, teşekkürler…

mi · 2008-10-25 at 15:46

farklı ve özel olduğumu biliyorum… ama bu tamamen hala bir prototif olmamdan kaynaklanıyor… gelişmeler devam etmekte… senin tarafından bakılırsam ise buna ancak “teşekkür ederim” diyebilirim bunu bilmek güzel ama ben gittikten sonra yaşanan siyah bir gece ve üniversitede yalnız kalmayacağım laflarından sonra aynı pahada tuttum kendimi… hatta çoğu kez daha düşük… tıpkı çocukluğundan kalan allalede üzeri çizik bilye misali; onuda akik- yeşim gibi taşlar yanında taşırsın ama dierlerinden vazgeçerken o hep cebindedir arada bir parmaklarını dolaştırıp üzerinde tozunu alırsın anıların buna ne ayıp ne günahtır…
…beni biliyorsun 2. olmak can sıkıcıdır bu sularda… cebimdeki bilye olduğunu bilmek ne kadar mesut eder seni bilmem ama eğer beni akik olarak görürsen bu canımı sıkar ve seni dövmek zorunda kalabilirim… seni kınarım ve sana laflar hazırlarım… hayatındaki insanları yargılamıyorum buna ne hakkım nede sansım var kaldıki bu ilk günden beri böyle… ben kimseyi yargılamadım sana dair…

mi · 2008-10-25 at 15:46

jolaya gelecek olursak… eğer ben yanlış düşünmüşsem kusura bakma jolacım ama her türlü şartta bu bir özür cümlesi değildir. ama jolaya karşıda değildir sadece özür dilemek bende alerjik reaksyona neden olur beni tanıyanlarda bunu gayet iyi bilir…

son olarak… i bak kendine çocuk tüm söylenenler geçmişe deil sana özlemdi. varlığa gelince senin kadar materyalist olmadığım için yorumsuz bırakıyorum ama “ayna” ya olan özlemim hakkında da diretiyorum ki birileri değerlerini anımsasım…
özel olmak çabalamak gereksizdir çünkü çabasızlaştırmaya çalışmak bir özelliktir.
götüne vurup kaçma hevesindeyim. prmaklarımı çapraz yaptım geriye sayıyorum…

mi · 2008-10-25 at 15:47

bu arada malibu yu merak ettim geçen. yaşıomu zatı alaları?

Jola · 2008-10-30 at 13:59

veda

Barış Parlan · 2008-11-02 at 11:01

buruk tebessüm

mi · 2008-11-05 at 02:12

:buruktebessüm: olmıcak mı o …

Leave a Reply to mi_atze Cancel reply

Avatar placeholder

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Mektup

Okuma süresi: 1 min
22