Politik Kutuplaşma ve Demokrasi

Published by Barış Parlan on

KKTC, tarihinin en uç politik kutuplaşmasını yaşamış bulunmakta, ve anlamsız bir biçimde hemen herkes buna ‘demokrasi’ adını vermektedir.

Toplumu ikiye bölüp %51’in seçimi ile kararlar almanın ‘demokratik’ olmadığı aşikârdır, ancak ne düşüneceği açıkarttırma ile satışta olan toplum önce empati yapamaz hale getirilir. Demokrasi yarından memnun olmayan en büyük kitleyi yaratma aracı olmaya devam etmektedir. Seçimin parçası olmak, bu yanlış durumu ‘kazanma ihtimali’ uğruna desteklemektir, bu durum sözde demokrasilerin en büyük tuzağıdır. Zira %49 değil, bütün toplumsal dinamiklerini sermayeye teslim etmiş %99’dur kaybeden. Her ne kadar bu satırları okuyan insanların büyük kısmı Akıncı destekçisi ve mevcut seçimde de ‘yenilmiş’ taraf hissiyatlı olacaksa da, Tatar destekçisi arkadaşlarımın da yenildiğini düşündüğümün altını çizerek herkese geçmiş olsun dileklerimi ileterek başlamak istiyorum.

18 Ekim 2020 – Cumhurbaşkanlığı 2. Tur Resmi Seçim Sonuçları

Demokrasi ve Temsiliyet

Yapı malzemeleri satan mağazalar sahibi iş insanından üniversite sahibi iş insanına, pek çok sermayedar ekonomik kaygılarından dolayı Ersin Tatar’a oy vereceğini dolaylı olarak ifade etmiş ve bu durumu ‘sağduyu’ olarak adlandırmıştır. Yaşadığımız kapitalist düzen, sermayedarların mevcut medya araçlarını satın alma gücünden dolayı kendi düşüncelerini çok daha geniş kitlelere ulaştırabilmelerini sağlar. Bu durumun demokrasi kavramını kökünden dinamitlediğini Harvard Profesörü Larry Lessig 20 dakika içerisinde TED sahnesinden kitlelere anlatmıştır, ancak bu konuşmalar sermayedarlar tarafından desteklenmediği için kitleler bu gerçekleri duyamamıştır.

‘Demokrasi neden artık halkı temsil etmemektedir, ve ne yapmamız gerekir?’ – Larry Lessig

Zaten esas ‘kitle’, sermayedarların çalışanlarıdır, ki bu durum konsept olarak ironinin hem başladığı hem de bittiği yerdir.

Sermayedar ile işçi sınıfının kaygılarının aynı olduğunu düşünebilmek naifliktir. Her ikisinin de sandıktaki oyunun eşit olduğunu düşünmek ise aldanmışlıktır. Hiç bir birey aldatılmaz, sadece kendi gerçekliğinden kopar ve başkalarının yalanlarına aldanır; Bu noktada mesuliyet bireydedir. Sendedir.

Pozitif Korelasyon

İçinde yaşadığımız tanınmayan yapı kendi içinde yeni bir sürece girmiştir ve bu durum dünyadaki pek çok diğer süreç ile pozitif korelasyon göstermektedir. Hayatları rezil, en temel insan haklarından mahrum, toplum taşıma ve sağlık gibi ‘sosyal’ devletin sunması gereken hemen bütün hizmetleri işkence biçiminde alabilen insanlar, kendilerine bunu reva gören sermayedarların söylevlerine kulak vermektedir. Bu durumun neden ve nasılını Carole Cadwalladr yine TED sahnesinden bütün dünyaya anlatmıştır.

Facebook’un Brexit’teki rolü ve demokrasiye karşı tehditi – Carole Cadwalladr

Seçim sürecinde YSK yasaklarını gözardı eden bir politikacı, ‘Maraşı açtık’ şeklinde düpedüz yalan ve çarpıtma bir süreç yaşatmış, kutuplaşmayı uç noktaya başarıyla taşımıştır. Halka karşı işlediği suçlardan defalarca tazminat cezasına çarptırılan polis bu noktada da YSK kararlarını uygulama ihtiyacı hissetmemiş, esas bağlı olduğu kuruma biad etmiştir. Ama seçim sürecine devam edip örgütlenmeyi ve ‘savaş vermeyi’ tek çare görmek, esas düşmanı görememenin en temel sembolüdür, körlüktür.

Akıncı’nın seçimi kazanması durumunun bana özgürlük getireceğini hiç düşünmedim. Resmiyette var olmayan bu ülkenin vatandaşına, yine resmiyette var olmayan bu ülkenin seçilmiş cumhurbaşkanı bir özgürlük getiremez. Özgürlük bir farkındalık durumudur, ben bu hissiyat yolculuğunda kendimce üç yıl önce adım atmaya başladım. Beni benden başka hiç kimsenin özgür kılamayacağını hissetmekteyim. Bilmem bu söylediklerim, okurken senin için bir anlam ifade eder mi.

Problemler ve Gelecek

Mâlumunuz seçim sonuçlarına göre seçimin geçerliliğini tartışmak yenilen pehlivan adledilmektir. AKP bu formatı 20 yıldır uygulamaktadır. Bir dahaki seçime kadar seçmen sayısında yaşanacak olan artış salt bir şekilde mevcut statükonun sağlamlaşmasının kanıtı olacaktır. Ben bu gerçekliği 12 yıl önce fark ettim ve seçimlerde oy kullanmayı red ettim. Bu yıl çevremdeki insanların ister istemez yaptıkları sosyal baskı sebebiyle oy kullandım, ve bu yüzden kendimi inanmadığım bu demokrasi adlı oyuna alet edilmiş görmekteyim. Seçim sonuçları resmîdir, Ersin Tatar cumhurbaşkanıdır. Kuvvetle muhtemel UBP gelecek aylarda hükümettir. Buna sevinen ve stabilizasyon etkisi yaratacağını düşünen pek çok sermayedar ile birebir tanışmaktayım. Onların elde edeceği kârın stabil biçimde artacak olması ihtimali ise ne yazık ki gerçekçi değildir. Zira ganimete ve sömürüye dayalı bu sürdürülemez sistem gün geçtikçe daha çok zaiyat vermektedir.

Eğitim veremeyen bir eğitim sistemi, sağlık sunamayan bir sağlık sistemi, adalet dağıtamayan bir adalet sistemi, yani sistemsizlik üstüne kurulu bir sahte düzeni ile başbaşayız çok uzun zamandır. Bu ne UBP’nin, ne CTP’nin ne de bir başka partinin suçudur. Bu kurgu, isyan etmeden geçen her günümüzün sonucudur. Önümüzdeki süreçte katlanarak artacağını çok üzülerek beklediğim bu problemler silsilesi hakkında çok da fazla bir şey söylemem gerektiğini düşünmüyorum. Merak eden dolar/TL kurunu, veya Covid19 bulaşma oranını izlesin.

Demokrasi Nedir? – Peter Emerson

Ben Barış Parlan’ı tanıyanlar bilirler, kişisel olarak hayatımın geri kalanını bu topraklarda geçirmek gibi bir niyetim yok nice zamandır. Sonuç olarak her birey kendi hayatından mesuldür, ben benimkini mutlu ve huzurlu kılmak ile mesulüm. Ömrümün geri kalan günleri ve enerjim ile, dünyanın bir başka köşesinde bir başka toplumuna küçük de olsa bir katkı koyabilmeyi, bu toplum için katkı koymak kadar değerli görmekteyim. Göç, evsizleşmek değil, evden eve taşınmak anlamına gelmektedir. Bütün dünyayı evim olarak algılamaktayım. Her yerin kendince derdi vardır elbet, buradaki dertlere doyduğum hissi çok ağır basmaktadır. Bu seçim sonuçları ile birlikte pek çok kişinin benimle benzer hislere daha da yaklaştığını düşünmekteyim.

Kalıp savaşmayı tercih edenlere içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Ve ufak bir tavsiye vermek istiyorum: Sosyal Medya’dan uzaklaşınız. İnsanlar ile dialog kurunuz, hayatlarınız hayatlar ile kesişsin. 1000 like’ın 1 sarılma etmediğini hatırlayınız. Gerçi, bu durum gidecek için de kalacak için de aynı geçerliliğe sahiptir.

Birkaç yıl içerisinde bu soluk mavi dünyanın herhangi bir başka noktasında görüşmek dileğiyle.

Anarşizm’i öğreniniz, mantık ve gerçeklikle kalınız.

dipnot. Yorumlarınızı sosyal medya kanallarından değil de orijinal kaynağın altına yazınız. O devasa siteler kapanırsa eğer yazdıklarınız da o sitelerle birlikte yok olur.


Barış Parlan

I'm an earthling named Barış Parlan. Natural born curious and critical which evolved into a nerd digital storyteller. Ph.D. candidate of remix theory within digital humanities. Technology consultant, graphic designer, VJ (visual-jockey), artist. #science #futurism #cyberpunk #criticaltheory #anarchy

2 Comments

Ayla Sercan · 2020-10-19 at 10:09

Ortadoğu’yu iyi anlamak gerekir. Onlarca yıldır Ortadoğu’da bulunan topraklar, devletler, irade, özgürlük ve demokrasi kisvesi altında, sermaye sahipleri tarafından düzenli bir şekilde işgal ediliyor. Sistemsizliğin sistemli bir şekilde uygulandığı, insanın safi istatiksel bir değerinin olduğu bu topraklarda yaşayan herbir birey günün birinde yaşanan bu tiyatronun parçası olduğunu anlamak zorunda kalacaktır. Kalmanın veya kaçmanın çözüm olmadığı ve her geçen gün sıkışmışlık hissinin daha da artacağı gerçeğini değiştirmek bizler için pek de mümkün görünmüyor. Bu topraklarda birey kendini hergün biraz daha güçsüz hissederken, yetkiyi ve gücü sermayedarlardan alan fanatik örgüt, tarikat ve cemaatlerin, kafa sayısı ve gücü gün geçtikçe artıyor. Bir zamanlar bilim, sanat ve felsefeyle yoğrulan bu topraklar, insanın karanlığında beslenen hırs ve arzuların kölesi haline getirilen insan toplulukları tarafından yönlendirilirken, birbirimize karşı duyduğumuz sevgi her geçen gün biraz daha çürüyor. Onlarca yıldır bu gerçeği yaşıyor, gelecek nesillere aktarıyor ve yaşatmaya devam ediyoruz. Düşmanlık, kin ve nefret Ortadoğu’nun kalbine çözkmüş bir karabasan gibi bütün düşlerimizi ve davranışlarımızı şekillendiriyor.

Gokhan · 2020-11-12 at 11:28

Biraz geç farkettim yazınızı.Düşüncelerinizi anlıyorum.Konuyla alakalı yazdıklarınıza katıldığım ve katılmadığım taraflar var elbet.Bu konuda birşeyler söylemek isterim.En başta dünya görüşlerimiz farklı; ben agnostik ve ateist değilim.Beş vakit namazını “vaktinde” kılmaya çalışan,Kuran’ı hayatının her anına taşımaya ,peygamber efendimizin yolunda gitmeye çalışan -becerebildiğim kadar- biriyim.Nede herhangi bir siyasi parti sempatizanıyım.
Haliyle günümüzde demokrasinin varlığından bahsetmek çok komik olur.Adalet,hukuk,özgürlük kavramları bu gün çifte standart taşıyor ise bir demokrasinin varlığı söz konusu dahi olamaz.Birinin özgürlüğü,bir diğerinin hayatını kısıtlamakla kalmayıp,ona o hayatı zindan eden bir dönemde yaşıyoruz.
Açıkcası herhangi bir .izm veya .ist ‘in dünya tarihini incelediğimde bir işe yaradığını görmüş değilim.Dediğinizde çok haklısınız . Kapitalist sistemin sermaye otoriterleri,aynı zamanda siyasette söz sahibidir.Ticarette birilerini ezerek,hakkını gasp ederek, yok pahasına alıp fahiş fiyata satarak,bilmediği bir konuda biliyormuş gibi hizmet edip eksik,kusurlu hatta yanlış hizmet-ürün vererek para kazanan ve bu yediği herzelerle övünüp kendini dahi ,etrafındanda “zehir gibi çocuk,geleceği parlak” okşamaları ile hayatını devam ettiren,bu hayatı seks,servet,söhret üçlüsü içinde gören,sadece hükümet seçimi değil hayatındaki tüm büyük küçük tercihlerinde “aman bana zarar gelmesinde..” bakışıyla karar veren bireyler ve bu bireyleri doğal olarak model alan “demek ki doğrusu bu”,diyerek abi,amca,baba,anne,teyze vs..’ye bakarak arkadan gelen gençler,zihin haritalarındaki bağlamları değiştirmediği sürece devam edecek.Siyaset eşittir ticaret.Geçim kaygısıyla korkut,kendine hizmet ettir,dokuzu kendine al ,biri ona ver.Efendiler ve köleler.
Ayla hanımın yorumuna ek olarak;bu sadece Ortadoğu meselesi değil.Ortadoğu meselesi çok daha başka.O yorumda bahsedilen buzdağının sadece görünen kesminden küçük bir kesit.Ortadoğu meselesi bu konunun dışında ve çok daha uzun bir mesele .Burada uzatmamak için girmeyeceğim.
Sermaye otoritelerinin sistemi bu bölgede bu şeklide işlerken ,başka bölgede de oranın unsurlarıyla işlemekte.Her bölgenin hassas yarası ne ise onu kaşıyarak kontrol sağlamaktalar.Kimi yerde etnik kökler,kimi yerde mezhep-tarikat kimi yerde madenler,kimi yerde kabileler.Her bölge için bir veya birkaç strateji kullanılmakta.Bunu iyi görmek gerekli.
Siz fersah fersah topraklarınızdan uzaklaşsanızda ,sonuçlar değişmeyecek.Her gittiğiniz yerde sebepler farklı olsa dahi sonuçlar benzer.Benzer problemleri göreceksiniz.Bulunduğunuz topraklarda “ben varım,ben bireyim,ben yaşıyorum,ben bir insanım ve benim de haklarım var” mücadelesini dün cephede verdiniz ,bu gün ise farklı bir platformda veriyorsunuz.Bu yarın da başka bir platform olmayacak anlamı taşımıyor.Malesef mücadele etmek vazgeçilmez , eğer “ben varım” diyorsanız.Bu yorucu,yıpratıcı ve bedel ödetici bir tercih.Ama hiçbir sermaye otoritesinin satın alamayacağı “erdem” sahibi bir duruştur.
Kimse sizi ve yaşadığınız toprakları resmi olarak tanımıyor değil.Bilakis çok iyi birşekide kabul etmişler.Kağıt üzerinde kabul etmemesi bir şey ifade etmiyor.Paşa paşa varlığınızı kabul etmiş durumdalar.O navtexler boşuna değil.İçiniz rahat olsun.
Dünya ülkelerine ve liderlerine bir bakın.Hangi ülkede lideriyle barışık bir hayat sürüyor.Şikayetci olmayan var mı.Veya bu liderler arasında koltuk süresini uzatmak için çeşitli yollar denemeyen var mı?
Söylediğinizin aksine herkez sadece kendi hayatından değil,ulaşabildiği her bireyin hayatından mesuldür.Bunu isterseniz şöyle düzeltelim; “Her insan kendi tercih ettikleriyle yaşar”.
Gitmek istiyorsanız mutlaka gidin ve ertelemeyin.Eğer boğuluyorsanız,nefes alamıyorsanız ve gitmek size iyi gelecekse gidin.Kabuledilmiş çaresizlikler ,pesimist yaklaşımlardan kendinizi sıyırarak olgun bir karar verebileceğinizi düşünüyorum.Belki gittiğinzi yerden,geldiğiniz yere daha etkili bir bakış sergileyebilirsiniz.Bunları bilemem elbet.Ama sizden şöyle bir beklentim olur o yüzde kırkdokuz luk kesim içerisinde değilde,yüzde ellibirlik kesim içerisinde olduğunuzda da böyle yazılar yazmaya devam edin.
Sağlık , sıhat ve doğru yolda yürüme temennisi ile.Kendinize iyi bakın.

Leave a Reply

Avatar placeholder

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Politik Kutuplaşma ve Demokrasi

Okuma süresi: 5 min
2